Sanat ve
Şiddet
Selçuk Mülayim
ders BELGELİĞİ Çalışma Grubu, 2 Haziran 2016 tarihli Selçuk
Mülayim Söyleşisi
Doğada, sanat yoktur; güzel bulduğumuz şeyler
vardır. Bazı çakıl taşları, kristaller, güneşin batışı, küçük
hayvan yavruları... Bunları, biz güzel buluruz ama bunlar
insan elinden çıkmış şeyler değildir. Sanat olabilmesi için
insan aklının pırıltısı şart. Bunu arıyoruz biz.
Doğada şiddet de yoktur. Vardır da, doğa onu şiddet olarak
adlandırmaz. Beslenme var, av var, avcılık var. Onu şiddet
olarak adlandıran insanlar… …Doğada öyle bir şey yok. Biz
bunları adlandırıyoruz, etik bir çerçeveye sokuyoruz, ahlaki
olarak bakıyoruz. …Doğanın aklı yoktur, kendi diyalektiği
vardır. … Doğanın insafı ve ahlakı da yoktur. O kendi
diyalektiğinde gider. Ölen-kalan herkes, yaprağın daldan
düşüşü gibidir. …Önemsemez yani bizi. Biz, onu suçluyoruz,
dramlar ve trajediler yaratıyoruz…
…Orada yürüyen başka bir mekanizma var. Demek istediğim bu.
…İnsanın diğer canlılara göre farkı şu; beyin kapasitesi daha
büyük, planlama yapabiliyor ve çevresini kontrol edebiliyor.
Dolayısıyla insan bir düzen kuruyor ve bütün bu olayları
kendine göre yönlendirmek istiyor. Bazı şeylere hâkim
olabiliyor, bazılarına olamıyor. Olamadıklarına kader kısmet
diyor; olabildiklerine hükümetiz biz diyor, devletiz diyor.
…İnsan, doğaya bazı ekler getiriyor. Örneğin; çok büyük bir
barajın yapılması doğaya ektir. İnsan, bunları hayatını
kolaylaştırmak için yapıyor. Ama bazen de kaş yapayım derken
göz çıkarıyor. Mesela kullandığımız deterjanların bir
santimetreküpü, denizde bir metreküpte canlı bırakmıyor.
…Yalnız balıklar değil, görünmeyen planktonların ve hücrelerin
hepsini silip süpürüyor. Bunun sonu nereye varacak? Yani bazen
de insan düşünemediği, planlayamadığı şeyleri yaratıyor. Tüm
bunlar daha sonra sera etkisi ve küresel ısınma olarak
karşısına çıkıyor. Sonra yine düzeltiyor, yine bozuyor, yine
düzeltiyor, yine bozuyor...
İnsan doğaya bağlı bir canlıdır; doğadan farklı bir şey değil
ve insan, kaprisli. Şöyle anlatayım; Hiçbir hayvan türü kendi
soydaşlarını açtığı çukura doldurup üstünü kapatmaz. Hayvan
türü, yiyeceği kadar av yapar. Genellikle de kendi türünü
yemez. Yiyeceği kadar; yani orada beslenme geçerli. Ama insan
öbür türlü davranıyor: Yok ediyor, yok ediyor! Kendi adına yok
edebiliyor, bunu yapıyor…
…İnsan doğayı kötü kullanıyor. Doğayı, birlikte yaşanacak bir
çevre olarak görmüyor, doğaya kötü muamele yapıyor. Kullan at,
kullan at… Ama beraber yaşıyorsun, çocuklarına bir şey emanet
etmen lazım. İnsan bazen pek düşünmüyor.
Hissettiğim şu ki: İnsan yükselme ve tırmanma çabası
içerisinde; insanın iştahının sonu yok, sonu yok! İki
metrekare yatakta uyuyabiliyorsunuz, size kırk metrekare yatak
verseler, daha mı iyi uyursunuz? Hayır. Yiyeceğiniz içeceğiniz
belli, beş kuşağı besleyebileceğiniz servetiniz var ama onunla
bitmiyor, insan biriktiriyor ve birikenlerin korunması için
silahlanıyor.
Kaynak
ders BELGELİĞİ Çalışma Grubu, 2 Haziran 2016 tarihli Selçuk
Mülayim Söyleşisi
Söyleşi; Aslıhan Mumcu, Aras Yazıcı, Selin Yağmur Sönmez, Sena
Cihangiroğlu, Şerif Yaşar, Özlem Güler. Kurgu-Montaj; Aslıhan
Mumcu, Aras Yazıcı, Selin Yağmur Sönmez, Sena Cihangiroğlu
Kamera; Sena Cihangiroğlu. İletişim Sorumlusu; Selin Yağmur
Sönmez.