nisan 2001 sayı:9

Ana Sayfa + Kapsama AlanıKünye

KUNDUZ

 

ölçü (Os. Mikyâs, Mesaha, Miktar, Derece, Tedbir, Had, Müsaade, Vezin, Nisbet; Fr. Mésure, Al. Mass, İng. Measure) Herhangi bir değerlendirmede kullanılan birim... Ölçme birimi’ni dilegetirir. Ölçme işi, ölçme sonunda saptanan sayılar, uygun nicelik anlamında ve tartı deyimiyle anlamdaş olarak da kullanılır. Ölçü’nün nicelikle niteliğin birleşimi olduğunu meydana çıkaran Alman düşünürü Hegel’dir. Gerçekten de ölçme işi temelde sayılara, eşdeyişle niceliğe dayanır. Ne var ki her ölçme, us düzeninde, bir nitelikle birleşir. Çünkü nitelik belirtilmedikçe hiç bir niceliksel belirleme anlam taşımaz... Hegel’in çok doğru olarak saptadığı gibi ölçü, oluş sürecinde varlığın özüdür. Varlık, nicelikle niteliğin belli bir ölçüde birleşmesiyle varolur. Ölçü değişince öz, eşdeyişle varlık da değişir. Örneğin iki hidrojen atomuyla bir oksijen atomunun birleşmesi su niteliğini meydanan getirir, bu birleşimde oksijen niceliğine iki atom nicelik daha eklenmekle su niteliği ozon niteliğine dönüşür. Bir varlığın ölçülülüğü sürekli olarak değişir; niceliksel sınırın aşılması yeni bir niteliği meydana getirdiği gibi bu niteliksel değişme de niceliksel ölçüyü değiştirir. Bundan ötürüdür ki herhangi bir şeyin niteliğini, onun nasıl varolduğunu ve nasıl değiştirilebileceğini anlamak için o niteliğin nasıl bir nicelik ölçüsünde bulunduğunu bilmek gerekir. Orhan Hançerlioğlu. Felsefe Ansiklopedisi

ölçü, VEZİN olarak da bilinir, şiirde, dizeyi oluşturan hecelerin nicelik ya da nitelik bakımından birbirine denk oluşuna dayanan ritm özelliği. Dizeleri ölçü birimlerine göre düzenlemek amacıyla dilin doğal ritmine dayanan çeşitli ilkeler oluşturulmuş ve bu ilkelerden yola çıkılarak hecenin uzunluğu ya da kısalığı, hece sayısı, dizedeki vurgu sayısı gibi özelliklerin ya da bunların birkaçının birden rol oynadığı çeşitli ölçü biçimleri geliştirilmiştir.

... ölçü, şiirin içeriği ve duygusal tonuna uyacak biçimde sakin, hızlı kesik kesik, yavaş ve ağır ya da hızlı ve hafif olabilir. 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında ölçü kurallarının getirdiği kısıtlamalara karşı yaygın bir başkaldırı görülmüşse de, duygu ve düşünceleri biçimsel bir çerçeve içinde dile getirmenin zorluğu bugün de çekici gelmektedir. AnaBritannica-C.17

“Dans ritmi saplantısından, bu ritmi, serbest ritmin bir modalitesi olarak görüp kurtulmak gereklidir. Nitekim geleneksel nazım ritminin de, serbest nazımlı şiirlerin bir modalitesi olduğu söylenebilir.” Balilla Pratella, Fütürist Müzikçilerin Manifestosu

ölçü, müzik ritminin birimi olan vuruşların belirli periyotlar halinde düzenlenmesi.

Modern nota yazım ve ölçü sistemi sonderece karmaşık bazı ritmlerin bile yazılabilmesine elverirse de, uzun hava, gazel, taksim gibi doğaçtan söylenen ya da çalınan bazı müzik parçalarının ritm her zaman ölçülmeye uygun olmaz. Bunlar, ölçüsü olmayan serbest müzik parçalarıdır. AnaBritannica-C.17

ölçü, matematikte, uzunluk ve alan kavramlarının, aralıklardan ya da dikdörtgenlerden oluşmayan keyfi nokta kümelerine uygulanacak biçimde genelleştirilmesi. Soyut olarak ölçü, bir kümeye, negatif olmayan ve toplamsallık özelliği gösteren bir sayıyı karşılık getiren bir kuraldır. AnaBritannica-C.17

“Şu bir gerçek ki, biz herşeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer Suresi 54-49)  “... Herşeyi yaratmış ve herşeye bir ölçü ve oluş tarzı takdir etmiştir.” (Furkan Suresi 25-2)  “... O’nun katında herşey bir ölçüye bağlıdır.” (Ra’d Suresi 13-8)

ölçme (Os. Mukayese) Bir niceliği o nicelik türünden başka bir niceliğe oranla değerlendirme... Ölçme, bir karşılaştırmadır. Ne varki bu karşılaştırmanın anlamlı olması için kendi türünden bir birimle yapılması gerekir... Ölçülebilen sadece zaman ve uzay’dır. Bunlardan başka hiç bir şey ölçülemez, çünkü aynı türden nesnelere bölünebilen sadece zaman ve uzaydır... ölçen, daima ve sadece insandır. Öyleyse ölçme için saptanacak bir birim, nesnel (bu anlamda, bütün insanlar için geçerli)  olmak zorundadır. Orhan Hançerlioğlu

... Aritmetik, birbirini kovalayan anları yani sayıyı teşkil eden, süre’nin bilimidir. Geometri ise, sürekli olan Mekan’ın bilimidir... Aslında görülen mekan ve zamanın taşıdığı şeylerdir. Bu taşıdıklarından ayrı olarak ne mekanı görebiliriz, ne de süreyi yani zamanı algılayabiliriz...
Kant’a göre, ne zaman, ne de mekan denilen obje vardır. Zaman ve mekan algının konuları değildir. Bunlar eşyayı algılama şekilleridir...
Algıladığımız artık eşya değildir. Sadece olaydır. Şu halde, olay seziş yeteneğinin kalıbında değişmektedir. Kalıbın şeklini almaktadır. Olayı meydana getiren bir yandan duyulara etki eden şey’dir. Öte yandan olayın kendisidir. Geniş anlamı ile akıldır. Olayı yapan ‘ben’ dir. Duyan algılıyan ve düşünen süje’dir.
Saffet Suner, Düşüncenin Tarihteki Evrimi (KANT/ Saf Aklın Tenkidi)

ölçme (Os. Kanaat, İnsaf) Ölçülü olanın niteliği... Diyalektik felsefede ölçülülük, Hegel mantığında ileri sürülmüştür, belli bir nesneyi neyse o yapan niceliksel yanıyla niteliksel yanı arasındaki ölçü’yü dilegetirir. Bu ölçü ya da oran bozulunca nesne, o nesne olmaktan çıkar. Orhan Hançerlioğlu

ölçüt (Os. Kıstas, Miyâr; İng. Criterion) Doğruyu yanlıştan ve herhangi bir şeyi başka şeylerden ayıran ilke... Hakikatın ölçütü, felsefenin temel konularından biridir. Zihnimizde yansıyanın, eşdeyişle bilgimizin hakikat olup olmadığını nasıl ölçmemiz gerektiği bütün düşünürlerce ele alınmış ve çeşitli ölçüt’ler ileri sürülmüştür. Antikçağ Yunan felsefesinde  Aristoteles’e göre kavramların gerçeğe uygunluğu, Stoacılara göre doğaya uygunluk, Descartes’a göre açıkseçiklik, Kant’a göre us hakikatın ölçütüdür. Eytişimsel özdekçiliğe göre hakikatın ölçütü pratik’tir, kuram pratikte gerçekleşmekle doğrulanır. Orhan Hançerlioğlu

oran (Os. Nispet; İng. Relation) İki şey arasındaki bağıntı... İlişki, bağıntı, görelik ve orantı deyimleriyle anlamdaştır. Orhan Hançerlioğlu

“... ne olursa olsun ve nasıl biçimlenirse biçimlensin, her türlü bireşimlerde ölçü ve oran yoksa, bu durum kesinlikle onu bireştiren öğeleri ve en başta kendisini yok eder. Bu, artık bir bireşim olmaktan çıkar ve sahiplerinin de başına hep bela olan karmakarışık bir yığın haline gelir.” Platon, Phılebos

orantı (Os. Kıyas, Tenâsüp; Fr. Proportion) Bir bütünün parçaları arasındaki ya da parçalarla bütün arasındaki uygunluk... Karşılıklı uygunluk anlamında oran deyimiyle anlamdaştır, iki şey arasındaki oran’ı dilegetirir. Orhan Hançerlioğlu

Sokrates: ... “sevgili Pistias, lütfen bana söyler misin, senin zırhların başkalarının yaptıklarından daha güçlü ve görkemli olmadığı halde, sen neden onları daha pahalı satıyorsun?”
Pistias: “Çünkü benim zırhlarım daha iyi otururlar.”
Sokrates: “Sen ölçüye ve ağırlığa göre mi daha iyi orantıları uyguluyor, bunun için de daha yüksek fiyat istiyorsun? Yani şunu demek istiyorum: Sen, bedene daha iyi otursunlar diye hepsini aynı ve benzer yapmıyor musun?
“Ama , Allah için” diye haykırır Pistias, “böyle yapıyorum, aksi halde zırhın hiçbir değeri olmazdı”.
- Ama, Sokrates sormaya devam eder: “Kimi insanların bedenleri orantılı, kimi insanlarınki orantısız mıdır?”
Pistias: “Tamamen öyle” der.
Sokrates: “O zaman sen, ölçüye göre, orantılı olmayan bir bedene orantılı bir zırh nasıl uyduruyorsun?”
Pistias: “Ölçüye göre”. “Çünkü, ölçülü zırh orantılıdır.”
-  “Sen” der Sokrates, “kendi başına orantılı olanı kastetmiyorsun, tersine, zırh taşıyan ile ilgi içinde orantılı olanı; eğer sen, bir zırh, onun uyduğu insan için orantılıdır diyorsan, doğru anladımsa, bir palto ve bu çeşitten şeylerde de böyle davranılır. Belki de, bir zırh iyi oturuyorsa bunda, hiç de önemsiz olmayan bir yarar vardır”.
Pistias, “sen işimin bana göre neden bu derece değerli olduğunu ifade ettin” diye haykırır. “Kimi insanlar renkli ve altın suyuna bulanmış zırhları tercih ederler.”
“Evet” der Sokrates. “eğer onlar bundan ötürü oturmayan zırhları satın alıyorlarsa, bana öyle geliyor ki, onları renkli ve altın yaldızlı bir bela bekler.”
Xenophon, “Sokrates Anıları”ndan

... güzellik ve erdeme, her yerde, ölçü ve oran içinde, raslanır.Platon, Phılebos