şubat 1999 sayı:4

Ana Sayfa + Kapsama AlanıKünye

KUNDUZ

 

uygun (Os. Mutâbık, Münâsip, Makbul, Müsâit; İng. Appropriate) Elverişli uyumlu olan... İki ya da daha çok şeyin birbirlerine olan uygusunu dilegetirir.

uyma Organizma ile çevre arasında tepki uyandıracak herhangi bir uyarım değişikliğinin başgöstermediği denge durumu.

uyma (Os. İntibak; İng. Adaptation) Canlıların korumak için örgenlerinde, işlevlerinde ve davranış biçimlerinde değişiklikler yaparak içinde bulundukları doğal koşullara uymaları.

uymacılık Yürülükteki kurum, ölçüt ya da koşullara, görece katı kalıplara eleştirel bir değerlendirme yapmaksızın uyma...

uymak (-e) 1. Bir şeyin bir tarafı, başka bir şeyin bir tarafiyle biçimi biçimine gelmek: Bu kapak bu kutuya uydu. 2. Yakışmak, birbirini tutmak: Bu şapka bu elbiseye uymuş. Bu renkler birbirine uymuş. 3. Bir kimsenin veya bir şeyin iradesine göre hareket etmek:  Öğrencilerin okul disiplinine uyması gerektir. 4. (nsz) Denk gelmek: Hesabıma uyarsa... Pazarlık uymadı.

uysal s. Uymakta güçlük çıkarmayan, yumuşak başlı.

uysallık Başkalarının yönetimi altına girmeyi kolaylaştıran kişilik özelliği...

uyum (Os. Ahenk, İtilaf, İntizam, İttifak, Mutabakat, Nizam, İng. Harmony) Birçok şeyin kaynaşmasından oluşan düzenli birlik... Bir tümün parçaları arasında bulunan uygunluğu dilegetirir. Birlik, uygunluk ve düzen anlamını dilegetiren Yu. harmonia deyiminden alınmıştır. Uyma (Uyarlama) ve uygu deyimleriyle anlamdaş olarak da kullanılıyor.

toplumsal uyum Birçok kültürde kişi, başkaları tarafından kabul edilmek ve onaylanmak ister. Eleştiriye uğradığında, bu gereksinimin doyurulması engellenmiş olur. Buna yanıt olarak kişi yeniden kabul görmek için çeşitli yollara başvurabileceği gibi, kendisini eleştirenleri küçümseme ya da başkalarını suçlama yoluna da gidebilir. Son iki davranış yeniden kabul görmesini sağlamasa da, eleştirilmekten doğan sıkıntıyı azalttığı için bir tür uyum sayılabilir.

uyumsuzluk (Os. İntibaksızlık) kişinin umut ve dileklerini çevre koşulları  içinde gerçekleştiremiyeceğini anlaması bunları yeniden düzenleme zorunda kalmasıyla ortaya çıkan sorunu dilegetirir. (Ruhbilim)

uyuşkan is. Herkesle veya her şeyle kolayca uyuşabilen.

uyuşmak (I) (nsz) Soğuk veya basınç yüzünden geçici olarak vücudun bir tarafında duyum ve hareket azalmak.

uyuşmak (II) (nsz • -le) 1. Her hususta birbirine uymak, °imtizaç etmek. 2. (nsz) Bir iş üzerinde birbirine uymak, °mutabık kalmak.

uyuşturmak (I) (i) Uyuşmasını sağlamak, duymaz hale getirmek: Uyuşturucu ilaçlar.

uyuşturmak (II) (-i•-i, -le) Anlaşmalarını sağlamak.

uyuşuk s. 1. Uyuşmuş duyum ve hareketten kalmış olan. 2. Gevşek ve tembel.

uyku Bilincin uyuşarak dinlenmesi durumu... Dış uyaranlara karşı bilincin uyuştuğu, tepki gücünün zayıfladığı ve etkinliklerin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu.

uyutmak (-i) 1. Uyumasına sebep olmak, uyur hale koymak. 2. mec. (Acı, kader... hakkında) Hafifletmek.

uzlaşımcılık Çelişkili düşünce ve öğretileri uzlaştırmaya çalışan öğreti... Özellikle İskenderiye okulunun yeniplatoncuları tarafından izlenen bu tutum, birleştirimcilik ve bağdaştırmacılık deyimleriyle de dilegetiriliyor.

uzlaşma (Os. Mukavele; İng. Compromise) Karşılıklı ödün vererek anlaşma...

uzlaştırma İki ya da daha çok şeyi birbirleriyle uyuşturma... Mantık terimidir. Uzlaşımcılıkta da kullanılmıştır. Örneğin iki karşıt önerme uzlaştırılamaz, bunların biri doğru öbürü yanlıştır; bu su sıcaksa soğuk değildir, soğuksa sıcak değildir. Kimi mantıkçılar da sıcakla soğuk, ılıkta uzlaştırılır derler.

“Körle görenin bir olmadığını gösteren bir resim yapmak isterdim ben!”
“Körle gören kim?” dedi Kara saflıkla.
“Körle gören bir olmaz, ‘Ve mâ yestevil’âmâ ve’l basîru’nun mealidir,” dedi Kelebek ve devam etti:
Karanlık ile aydınlık da bir olmaz.
Gölge ile sıcak yer de bir olmaz
Ve dirilerle ölüler de bir olmaz.’ “
(O. Pamuk’un Benim Adım Kırmızı; Bana Zeytin Derler)

karşı (Os. Hilaf, Aleyh; İng. Conrary) Bir şeyin yüzüne dönük olan... Karşı deyiminin özellikle türevleri felsefe ve mantıkta  çok önemlidir.

karşıt s. Esas niteliklerinden ak ile kara arasındaki kadar uzaklık ve aykırılık bulunan, °zıt.

karşıt (Os. Zıt; İng. Contrary) Birbirine düşmanlıkla karşı olma.

“Hem birlik, hem de ve aynı zamanda ayrılık. Doğaya ve nesnel gerçekliğe özgü bulunan eytişimsel karşıt kavramı, antikçağın ünlü Herakleitos’un çocuksu özdekçiliğinden yola çıkıp Hegel idealizminden geçerek en bilimsel dile getirilişini Marx ve Engels’in eytişimsel ve tarihsel özdekçi felsefesinde bulunmuştur. Eytişimsel ve tarihsel özdekçiliğe göre karşıt, çelişme anlamındadır ve çelişmenin hem birlikte bulunan ve hem de birbiriyle çatışan iki ucu’nu dilegetirir. (O. Hançerlioğlu)

“Bütün hallerde bir orta terim vardır. Orta terim, her iki ucun yadsınmasıyla tanımlanır: Ne ak, ne kara gibi” (Aristoteles)

karşıtlık is. 1. Karşıt olma hali, ziddiyet. 2. mat. Bir teorinin karşıdının da doğru olması hali.

karşıtlık (Os. Zıddıyet, Tezat; İng. Contrariety, Contrast) Karşıtların niteliği... Karşıtlar arasındaki karşıolumu dilegetirir. Karşıtlık, birbirine karşı olup birbirlerini dışındalayan iki nesnel olgu ya da düşüncenin, ilişkisidir. Nesnel olgular arasındaki karşıtlıklar eytişimsel karşıtlık’lardır, düşünceler arasındaki karşıtlıklarsa mantıksal karşıtlık’lardır. Bu ikisini birbirine karıştırmamak gerekir. Nesnel karşıtlıklar daima bir çelişki ilişkisi içinde bulunurlar, eşdeyişle hem birlik hem da savaşım içindedirler. Mantıksal karşıtlıklarsa birbirlerini dışındalayan karşıt ya da çelişik kavram ve önermelerin karşıtlığıdır.

“... uç noktalara yaklaşan karşıtlıklar bizde açıklık, kesinlik... gibi etkiler gösterir.
Mekanda taşınanların görünürlüğü ve bu görünürlüklerin derecelenmesi, açılımı sanatçının ifadesidir..., karşıtlıklarını azaltmış hafif sisli ve yumuşak duygular uyandıran, uyku hali görünürlükleri değil, karşıtlığın uç noktalarına yaklaşarak iki kutup arasındaki devinim ve karşı devinimle ... kurma (isteği)...
(H.A. Öztopçu; Kurgusal Mekan)

karşıtlık çağrışımı Bir şeyin başka bir şeyi karşıtlığından ötürü hatırlatması... Ruhbilimsel çağrışım biçimlerinden biridir.

karşıtlık yasası Karşıtlığın bilinçsel ve duyumsal yeğinliği arttırdığını ileri süren ruhbilim yasası... Örneğin karşıt renklere bakınca bu yasanın doğruluğu gereği gibi anlaşılır. Yazıyı ak kağıt üstüne kara harflerle yazmak, bu karşıtlıktan yararlanmak içindir. Bu anlamdaki karşıtlığı, barışımsızlık anlamındaki dissonance terimiyle karıştırmamalıdır.

“ ‘Aynı-zamanda’ karşıtlık fenomeni, 19. yüzyılda Chevreul ve Helmholtz tarafından ilk defa bulunuyor impressionist resim, bundan çok geniş ölçüde faydalanıyor. Bu ‘aynı-zamanda’ karşıtlık fenomeninin ilk deneylerini Chevreul yapmıştır.” (İ. Tunalı)

·        Türkçe Sözlük; T.D.K., 1959
·        Orhan Hançerlioğlu; Felsefe Ansiklopedisi Remzi Ktb., 1993
·        H.Avni Öztopçu; Kurgusal Mekan, H62 Yay., İstanbul 1989
·        Orhan Pamuk; Benim Adım Kırmızı, İletişimYay., İstanbul 1998
·        İsmail Tunalı; Felsefenin Işığında Modern Resim, Remzi Ktb., 1981